Bugün, internetsiz bir hayatı düşünmek neredeyse imkansız. Bir sosyal medya platformunun kısa süreliğine işlevsiz kalması dahi büyük krize sebep olabiliyor. Evet, sosyal medya platformları milyarlarca kişiye ulaşan kullanıcı sayılarıyla ve veriyi kullanma güçleriyle, küresel düzenin başat aktörleri arasında yer alıyor. Mark Zuckerberg’in bundan tam 20 yıl önce, 4 Şubat 2004’te, hizmete sunduğu sosyal medya platformu Facebook artık Meta markası çatısı altında milyarlarca insanın günlük verilerini toplayan, 1 trilyon dolardan fazla değere sahip dev bir şirket. The Economist dergisinin haberine göre sosyal medyalar her geçen gün popülaritelerini artırıyor: “Veri şirketi GWI’a göre geçen yıl (2023) ortalama bir internet kullanıcısı yaklaşık iki buçuk saatini (sadece) sosyal medya platformlarında geçirdi. Pandemide artan kullanım bir daha eski seviyeye inmedi. Data.ia verilerine göre, 2020’den veri Android cihazlarla sosyal medya uygulamalarında geçirilen süre yüzde 42 artarak 2,3 trilyon saate ulaştı.” Kısacası sosyal medya platformları, 21. yüzyılda konvansiyonel medya ile birlikte enformasyonun ve bilgi paylaşımının önemli aktörlerinden biri oldu.
YAPAY ZEKA DENKLEME GİRDİ
Günlük hayatımızda bu denli “bağımlısı” olduğumuz sosyal medya platformları geçen 20 yılda önemli bir “haber alma” kaynağına da dönüştü. Trilyonlarca veriyi toplayan ve algoritmalarla bu verileri işleyip yönlendiren söz konusu şirketler, Post-Truth (Hakikat Ötesi) kavramının uyrettin Altun editörlüğünde neşredilen “Enformasyon Savaşından Dezenformasyon Savaşına (Toplumlar Arası İletişimde Yeni Dönem)” adlı eser, alanında uzman birçok akademisyenin kaleme aldığı makalelerle yukarıda kabaca özetlemeye çalıştığım olguyu ele alıyor, çarpıcı örneklerle zenginleştiriyor ve mücadele yollarını, Türkiye eksenli bir bakış açısıyla gösteriyor. Bu anlamıyla, Türkçe literatüre tam da zamanında önemli bir katkı sağlıyor.
ASİMETRİK SAVAŞIN UNSURLARI
2024 yılında dünya nüfusunun yarısından fazlası seçimlere gidiyor. 40 kadar ülkede insanlar kendilerini yönetecek liderleri seçmek için sandığa gidecek. Bu da söz konusu ülkeleri, özellikle sosyal medya platformları üzerinden yönetilen dezenformasyon faaliyetlerine karşı açık hedef haline getiriyor.
Uygulama alanı için de münbid bir arazi haline geldi. Özellikle son dönemde Yapay Zeka teknolojisinde yaşanan gelişim ve günlük hayatta kullanıma sunulan Chatbotların yapabileceklerine ilişkin ortaya konan örnekler, Batılı ülkelerde dahi alarma sebep olmuş durumda. Küresel köyden, agoralara ve oradan da yankı odalarına dönüşümün yaşandığı süreçte yalan haber, dezenformasyon, malenformasyon, mezenformasyon ve manipülasyon toplumların ruhsal sağlığını ve devletlerin politikalarını derinden etkileyecek bir güce erişti. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun giriş bölümünde bu tehdide şu sözlerle dikkati çekiyor, “Küresel bir iletişim sorunu olarak dezenformasyon ve manipülasyon asimetrik savaş, dijital psikolojik harp, ikna endüstrisi, rıza mühendisliği, kitle iletişimi gibi alan ve konularla yakında ilişkilidir.” Bugün internet üzerinden herhangi bir bilginin binlerce kişiye ulaşması, enter tuşuna bastıktan sonra, saniyelerle ölçülüyor. Bu da yeni medya olgusu altında toplanan araçların, toplumları yönlendirme, istikrarsızlaştırma konusunda etkinliğini daha önce insanlık tarafından tecrübe edilmemiş boyutlara ulaştırıyor. Fahrettin Altun’un da belirttiği gibi “Sosyal medya platformlarının, uluslararası ilişkilerin asimetrik ve dijital psikolojik harp kapsamında, örgütlü yapılar, algoritmalar ve dezenformasyonla, insanların özgür iradesini, siyasi eğilimlerini ve demokratik tercihlerini açık şekilde etkileyebilecek “öteki” yüzü olduğu görülmektedir.”
TÜRKIYE HEDEFTE
Özellikle Brexit süreci ve 2016 ABD Başkanlık Seçimleri, sosyal medya platformları üzerinden üretilen dezenformasyonun ve hakikat ötesi söyleminin etkisinden hiçbir ülkenin uzak kalamayacağını göstermesi açısından önemli örnekler olarak karşımıza çıkıyor. Küresel alanda yükselen etkisiyle Türkiye de söz konusu dezenformasyon faaliyetlerinin ilk hedeflerinden biri durumunda. Hem konvansiyonel medya hem de sosyal medya platformları üzerinden Türkiye’nin toplumsal bütünlüğü ve devletin itibarının hedef alındığı da kitapta birçok örnekle ele alınıyor. Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin’in kaleme aldığı “ABD ve Avrupa Sinema Filmleri ile Televizyon Dizilerindeki Türk Karşıtı Manipülasyon” Türkiye’yi hedef alan algı operasyonlarının ne kadar ince ve çok merkezli yürütüldüğünü örnekleriyle gösteriyor. Bilgin birçok örneklerle zenginleştirdiği makalesinde, “Benzeri ölçekteki ülke veya milletlerle kıyaslandığında Türkiye ve Türklere yönelik bir görmezden gelme ve yok sayma halinin yaygınlığından bahsedilebilir. Görmezden gelme, yok sayma hali de bir manipülasyon biçimidir” sözleriyle özetliyor.
Kitaptan bir alıntı:
“Kitlesel gözetim, dijital teknolojileri kullanan her bir bireyin yüz, ses tanıma sistemleri, parmak izi okuyucuları, konum servisleri gibi yazılımlar aracılığıyla gözetimin bir parçası haline gelmesiyle gerçekleşmektedir. Bu noktada teknolojik gelişmeler ile birlikte gözetim alanının her geçen gün genişlemekte olduğu ve şirketlerin kullanıcı verileri üzerinden güçlerini artırdığını söylemek mümkündür.”
-Büyük Veri, Yapay Zeka ve Dijital Diktatörlük Çağında Demokrasinin Geleceği-
GÜNDEM
08 Aralık 2024SPOR
08 Aralık 2024GÜNDEM
08 Aralık 2024SPOR
08 Aralık 2024SPOR
08 Aralık 2024GÜNDEM
08 Aralık 2024GÜNDEM
08 Aralık 2024